Featured Posts

Onu Öldür, Beni Güldür / Ali Elmacı
“Onu Öldür, Beni Güldür” sergisindeki fantastik sahnelerde, bal yapan eşek arılarına, abaküse takılmış kurukafalara, bağırsak şeklindeki sarıklara ve gözünü izleyiciye dikmiş huzursuz çocuklara rastlıyoruz. Çekici olanla iticiyi, samimi olanla tehditkarı, doğalla yapayı, kutsalla kitsch'i bir arada seyrederken hangisine inanacağımızı şaşırıyoruz.
View Post
To top
14 Apr

Sendromsuzlar: Koral Sagular

Koral Sagular Art

Derinlik ve vizyon bunu özümsemeye hazır her bünye için gün içinde defalarca kendini bize hatırlatıyor. Bunu almaya ve işleyip orjinalleştirmeye hazır hissettiğimiz anda ne tecrübenin ne eğitimin ne de olanakların fazla bir anlamı kalmıyor. Yapmak istediklerini yapmaya başladığı yolda kendisini izlediğimiz ve desteklediğimiz  Koral, Sendromsuzlar’ın bu haftaki konuğu.

Hayatında bir tutku olarak gördüğün en baskın uğraş nedir?

Eskiden olsa fotoğraf derdim fakat şu sıralar bunun tek bir cevabı yok. Fotoğraf olarak başladığım işe zamanla moda tasarımı ve resim de dahil oldu. Son çekimlerimde bu üç alana odaklı işler ürettim ve en çok tatmin olduğum seriler bunlar oldu. Ben tek bir oluşumla hayatımı sürdürebilecek birisi değilim, her zaman gelebileceğim en uç noktadan haz almayı amaçlarım. Kısacası bu soruyu tek bir kategori ile sınırlandırabilmem mümkün değil.

Moda tasarımı okumaya nasıl karar verdin?

Yaklaşık 5 sene kadar önce analog fotoğrafla tanıştım.  Yakın çevremdeki insanları belli konseptler içerisinde fotoğraflıyordum. Bu konseptleri yaratırken styling dahil her işle ben uğraşmak zorunda olduğumdan,  ister istemez modayla ilgilenirken buldum kendimi.  Oluşturduğum bu ‘konsept ‘ oyunları fotoğrafın bütününü oluşturduğundan, moda ile ifade edebileceğim düşüncelerin varlığının fotoğrafa nazaran daha yoğun olduğunu hissettim. Açıkçası aklımda moda okumak yoktu ve odak noktamın sadece fotoğraf olması gerektiğini düşünüyordum ki öyle olmadı ve moda okumaya karar verdim.

 Fotoğrafçılık ve resim modaya kıyasla hayatının neresinde duruyor?

Aslında bu soruyu ‘fotoğrafçılık ve modaya kıyasla resim ‘ olarak değiştirebiliriz. Çünkü ikisini bir bütün olarak görüyorum. Farklı dönemlerde oluşturduğum konseptler içerisinde bu iki dal hep beraber ilerledi. Bu yüzden moda ve fotoğrafçılık tek bir kategorinin iki ayrı yüzü benim kafamda. Fakat resim bu iki daldan çok daha farklı bir yerde duruyor. Nedeninin  resmin biraz daha anlık bir oluşum olmasından kaynaklandığını düşünüyorum ve ‘anı’ ifade etmenin en gerçek yolunun resimden geçtiğine inanıyorum.  Fotoğrafçılık ve tasarım ile ilgili konuların gerçekleştirilebilmesi için belli bir süreç  gerektiğinden, resmin o anlık hissini onlarda yaşamam biraz zor oluyor tabi.

 Hangi sanat dalı olursa olsun ortak ilham noktan nedir?

Genellikle işlerimde ilham aldığım noktalar o dönemki ruh halime ve isteklerime göre değişiklik gösteriyor.  Fakat genel olarak işlediğim konuların ortak teması ‘özgürlük’ temasını taşıyor. Çalışmalarımda toplum baskısından uzak, salt doğru olarak kabul edilen kuramları inkar eden;  seksi, cüretkar ve tabii ki benden izler taşıyan karakterler oluşturmayı   amaçlıyorum.  Bu karakterlerin ortak gayesi  sadece haz aldıkları şeyleri  yapabildikleri bir ütopyada yaşayabilmek. Bunu bazen fotoğraf ve tasarım ile bazen de resim ile hayata geçirmeyi deniyorum.

 Genç yaşında kişisel sergini gerçekleştirmeyi başardın. Genç meslektaşlarına tavsiyen nedir bu konuda?

Açıkçası insanlara çok fazla tavsiye vermeyi seven biri değilim ama  illa bir şeyler söylemem gerekirse hayatta seni yeterince tatmin ettiğini düşündüğün işi yapman gerektiği. En azından ben her zaman bu doğrultuda ilerlemeye çalışıyorum. Emin olmadığın bir odak noktan olmadığı sürece, başarılı olmak çok zor.

 Sergiden biraz bahseder misin?  

Fotoğraf hevesimin had safhaya ulaştığı 2012 yılının yaz ayında,  ‘dünyevi ıstrıraplar’ ve ‘özgürlük’ konularının içine yeni yeni giriyordum. Oluşturduğum belli konseptler dahilinde  yakın çevremdeki insanları fotoğraflıyordum. İlham kaynağımın Kan Kan dansı, Kibele ve matador  olduğu tasarımlarımı da bu dönemde hayata geçirdim.  Sonrasında, kafamda oynadığım bu karakter oyunlarını resmede taşımanın ilginç olabileceğini düşündüm. Böylece ‘suretlerle sohbet’ başlıklı ilk kişisel sergiminde temelleri atılmış oldu ve kendimi bir anda yeni serinin içinde buldum.  2013’ün kasım ayında resim, fotoğraf ve tasarım alanında yaptığım çalışmalarımdan derlediğim işlerimin bulunduğu sergimi açtım ve işlerimin tamamına yakını satıldı.

 Ulaşmak istediğin en fantastik nokta neresi?

Her yaptığım işte biraz daha ileri gitmeyi amaçladığımdan, günden güne o noktaya daha çok yaklaştığımı hissedebiliyorum.  Kafamda milyonlarca düşünce var,  bunları bunları belirli bir boyutta gerçekleştirebilmem için zaman gerek. Fakat şuan ulaşmak istediğim nokta ‘bunlar…’ desem yalan olur. Bunu ancak zaman gösterecek. Çünkü o noktayı algılama biçimim günden güne gelişiyor.

 Türkiye’de beraber çalışmayı hayal ettiğin bir isim var mı?

Yetenekli bulduğum insanlar var tabii, ama açıkçası can attığım birileri yok. Kafa yapıma uygun iş çıkaran insanlar maalesef  genellikle yurtdışında yaşıyor oluyor.

 Bizi tanıştırmak istediğin birileri var mı?

Henüz yok.

 Flickr

Instagram

Facebook

AYŞİN İLDEŞ

İstanbul Bilgi Üniversitesi Reklamcılık bölümünden mezun olduktan sonra University of The Arts London ve Chelsea College’da iletişim ve medya üzerine eğitim aldı. Çeşitli yayınlarda yıllardır kültür-sanat, sinema, müzik, seyahat, dekorasyon ve gastronomi alanlarında editörlük yapmanın yanı sıra, markalara ve kişilere dijital iletişim danışmanlığı, yaratıcı içerik ve kurumsal blog yönetimi, kurumsal dergi yaptığı işlerden bazıları. Yazı İşleri Müdürü ve Kurumsal İletişim Sorumlusu olarak çalıştığı Büyük Kulüp'ten ayrıldıktan sonra Kurucusu olduğu Beyoğlu Creative'i hayata geçirdi. Yeni projeler tasarlamaya ve çeşitli platformlarda yazmaya devam ediyor.

No Comments

Leave a reply